Ihlamur Çiçeğinin Kalbindeki Işık
Ihlamur Çiçeğinin Kalbindeki Işık
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yemyeşil ormanlarla çevrili bir köyde, minik ama cesur bir ıhlamur çiçeği yaşarmış. Bu ıhlamur çiçeği, bir ağacın en yüksek dalında açmış. Diğer çiçekler gibi sarı değilmiş; onun rengi altın gibi parlayan bir ışıkla çevriliymiş. Bu yüzden herkes ona “Işık Çiçeği” dermiş.
Ama bu ışığın bir sırrı varmış. Ihlamur çiçeği sadece saf sevgiyle dolu yürekleri hissedince parlar, onlara umut verirmiş. Ne yazık ki uzun süredir kimse ormanın içinden geçip bu çiçeği görmemiş, çünkü insanlar artık doğayı unutmuş, yalnızca kendi dünyalarına dalmışlar.
Bir gün, Ayaz adında küçük bir çocuk, kaybolan kedisini ararken ormanın derinliklerine girmiş. Güneş batarken yönünü kaybetmiş. Karanlık, sessizlik ve korku yavaşça etrafını sarmış. Ayaz ağlamaya başlamış:
“Ne olur bir ışık olsa, bana yolu gösterse…”
O anda, ağacın tepesindeki ıhlamur çiçeği birden parlamış! Öyle parlak bir ışık yaymış ki tüm orman altın rengine bürünmüş. Ayaz gözlerini ovuşturmuş, ışığı takip etmiş. Ihlamur ağacının yanına vardığında çiçeğin usulca süzüldüğünü ve avucuna konduğunu görmüş.
Çiçek, Ayaz’ın iyi kalbini, hayvanlara sevgisini ve içten dileğini duymuş. Işığıyla yolu aydınlatmış ve Ayaz’ı hem kedisine hem de evine kavuşturmuş.
O günden sonra köylüler, ormanda bir ışık çiçeği olduğunu duymuş. Ama o çiçek yalnızca sevgiyi unutmayanların karşısına çıkmış.
Ve böylece ıhlamur çiçeği, sevginin karanlıkta bile yol gösteren bir ışık olduğunu tüm dünyaya anlatmaya devam etmiş…
Gökten üç çiçek düşmüş: Biri sevgi için, biri umut için, biri de yüreği ışıkla dolu çocuklar içinmiş.
Ihlamur Çiçeğinin Kalbindeki Işık masalı burada bitmiş.