Kislan ile Yedi Dev Masalı

Kislan ile Yedi Dev Masalı

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, periler bebeklere sihirli masallar okuyor iken, evden hiç dışarı çıkmayan bir adam varmış. Köylüleri, adam evden hiç dışarı çıkmıyor diye adama Kislan adını takmışlar.

Karısı da her gün kocasına dışarıya çıkmasını söylüyormuş ancak kocasını bir türlü ikna edemiyormuş. Bir gün karısı gizliden hamur yoğurup evin dışındaki tandırda ekmek pişirmiş. Pişirdiği ekmekleri evin etrafına gelişi güzel bırakmış. Birkaç tane ekmeği de şöminenin bacasından aşağıya bırakmış. Sonra koşarak içeri girmiş ve kocasına:

-‘Kislan, Kislan kalk! Dışarıda ekmek yağıyor. Çabuk toplamaya çıkalım,’ demiş.

Kislan:

-‘Dışarıdaki ekmekleri sen topla, ben içerdekileri toplarım,’ demiş.

Karısı:

-‘Yahu! İçerdekiler zaten bizim, gel çabuk gidelim yoksa komşularımız bütün ekmekleri toplayacak. Ayrıca sen evin çevresindekileri toplarsın, bende daha uzaktakilerini,’ demiş.

Kislan:

-‘Tamam,’ deyip dışarı çıkmışlar.

Karısı fırsatını bulup eve koşup içeri girmiş ve kapıyı içeriden kilitlemiş. Kislan durumu fark edince hemen kapıya koşup, kapıya vurmaya başlamış. Karısı bir türlü kapıyı açmamış ve:

-‘Aklını başına almadığın sürece seni eve almayacağım,’ demiş

Kislan yalvarmış yakarmış ama karısını bir türlü ikna edememiş. Kapının kendisine açılmayacağını anlayan Kislan, sonunda pes etmiş ve karısına:

-‘Bana kapıyı açmıyorsun, bari bir avuç un ile birkaç tane yumurta ver,’ demiş.

Karısı kapı aralığından Kislan’ın istediklerini vermiş. Bir avuç un ve birkaç yumurtayı alan Kislan köyün dışındaki ormana doğru yönelmiş. Ormana vardığında hava kararmış ve ağaçların arasında büyük bir ateş fark etmiş. Ateşe doğru yürüyen Kislan, ateşin etrafında 7 devin oturduğunu görmüş. Korktuğunu belli ettirmeden devlerin yanına varıp selam vermiş. Devler, Kislan’ı yanlarında görünce çok şaşırmışlar. Ayrıca bu adamın cesur ve güçlü biri olduğunu düşünmüşler.

Kislan’ın selamıyla şaşkınlık içinde olan devler:

-‘Bre adam sen kimsin? Burada ne işin var?’ diye sormuşlar.

Kislan:

-‘Ben bir yolcuyum, ateş aydınlığını görünce buraya geldim,’ demiş.

Devler biraz bakıştıktan sonra Kislan’a dönüp:

-‘Gecenin bu vakti yanımıza uğrayıp, bize selam verdiğin için gel kardeş olalım,’ demişler.

-‘Hay hay! Neden olmasın!’ demiş Kislan.

Devler susamış ve su getirme işini sıraya koymuşlar. Her dev, her gittiğinde öküz derisinden yapılma torbayı yarıya kadar suyla doldurup, getiriyor ve hep beraber içiyorlarmış. Sıra Kislan’a gelmiş. Kislan deri torbayı alıp pınar başına gitmiş. Önce torbayı üfleyerek şişirmiş sonra birazcık su koyup, tam doluymuş gibi sırtlayıp devlerin yanına varmış ve devlere:

-‘Kardeşlerim, kusura bakmayın ben çok susadım. Müsaadenizle önce ben içebilir miyim?’ demiş.

-‘Tabiki!’ demiş devler.

Kislan deri torbayı kaldırıp kana kana içer gibi yapıp, torbayı devlere vermiş. Devler bakmışlar ki torbanın altında az bir su kalmış. İkinci sırasında da Kislan aynı şeyi yapınca devler:

-‘Kislan kardeş, sen artık suya gitme. Gidince hepsini kendin içiyorsun. Sen merak etme. Artık biz getiririz,’ demişler.

Gece geç saatte uyumuşlar. Sabah herkes uyanınca Kislan:

-‘Hey kardeşlerim, haydi kim eline taşı alıp un gibi ufalayabilir?’ diye devlere meydan okumuş.

Devlerde; ‘tamam’ deyip, ellerine birer taş alıp sıkmaya başlamışlar. Taşları kırmışlar ama bir türlü un gibi ufalayamamışlar. Kislan’da evinden aldığı unu avucuna gizlice koymuş ve yerden bir taş alır gibi yapmış. Sonra elini sıkar gibi yapmış. Parmaklarını hareket ettirerek, parmak aralarından unları dökmeye başlamış. Bunu gören devler korkudan dona kalmışlar.

Kislan bu kez:

-‘Haydi! Toprağa balyozla vurup, toprağın suyunu kim çıkarabilir diye yarışalım,’ diye teklifte bulunmuş.

Devler bunu kabul edip balyozu alıp toprağa vurmuşlar. Vurdukları yerde büyük çukurlar açılmış ama toprağın suyunu çıkaramamışlar. Bu kez balyozu alan Kislan, yumurtaları geceden gömdüğü yere gelmiş.

‘Ya ALLAH’ deyip, balyozu indirmiş. Balyozun inmesiyle yumurtaların içinin topraktan fırlaması bir olmuş. Devler tir tir titremeye başlamışlar. Devlerden biri diğerlerine; ‘Kardeşlerim ne yapıp edip Kislan’dan kurtulmamız lazım. Yoksa sonumuz kötü olacağa benziyor,’ demiş. Diğer devlerde kardeşlerinin düşündüğü gibi düşünüyormuş. Sonra devler Kislan’a:

-‘Kislan kardeş, karın ve çocukların şimdi seni bekliyorlardır, onları daha fazla merak içerisinde bırakma,’ demişler.

Kislan;

-‘Ama ben para kazanmak için evden çıktım, para kazanmadan geri dönemem,’ demiş.

Devler:

-‘Sen hiç merak etme Kislan kardeş. Kardeşlerin ne güne duruyor,’ deyip bir çuval altın vermişler. Devlerden biri altın çuvalını sırtlayıp Kislan’la yola koyulmuşlar. İkisi Kislan’ın evine varmışlar. Kislan hemen ahıra girip bir şeyler arıyormuş gibi yapmış.

Dev:

-‘Hayırdır Kislan kardeş ne arıyorsun öyle?’ diye sormuş.

Kislan:

-‘Dedemden kalma bir kılıç vardı, onu bulup sana hediye etmek istiyorum,’ demiş.

Dev, Kislan’ın kılıcı bulup kendisini öldüreceğini sanıp ‘vay anam’ diyerek oradan koşup uzaklaşmış.

Kislan getirdiği bir çuval altını eşine göstermiş. Eşi çok sevinip kapıyı açmış. Kislan’da artık hep evde oturmayacağına dair karısına söz vermiş. O günden sonra karısıyla birlikte mutlu bir hayat sürmüşler.

Kislan ile yedi dev masalımızda burada bitmiş.

Derleyen: Fuat Arslan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.