ÖKÜZE BENZEMEK İSTEYEN KURBAĞA MASALI
Öküze Benzemek İsteyen Kurbağa Masalı
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, göl kenarında ailesiyle birlikte yaşayan bir kurbağa varmış. Bu kurbağa kendisi olmaktan yani bir kurbağa olmaktan çok ama çok utanıyormuş. ‘Neden ben diğer orman hayvanları gibi güçlü ve iri değilim’, diye yakınır dururmuş.
Kurbağa bir gün, çayırda otlayan bir öküz görmüş. Öküze o kadar çok hayran kalmış ki, boyuna posuna, cüssesine bayılmış. Kendisinin boyu da yumurta kadarmış. Ama kurbağa bu, anlamıyormuş ki, ille de öküze benzemek istemiş.
Kurbağa, öküze bakmış kabarmış, kabardıkça şişmiş. Ikınmış, sıkınmış, gerilmiş. Kendini germekten nefes alamayacak hale gelmiş. Eşine sormuş:
-‘Nasıl hanım, öküz kadar oldum mu?’
Karısı şöyle bir sağdan bakmış, bir de soldan:
-‘Nerdeee’ demiş.
Kurbağa daha bir hırslanmış:
-‘Al öyleyse,’ demiş. ‘Şimdi nasılım?’
Bunu söylemiş ya, iyice şişmiş. Karısı gülmüş:
-‘Vazgeç bu sevdadan,’ demiş.
Bizimki iyice hiddetlenmiş:
-‘Sen dur hele bakalım,’ demiş. Şişmiş bir daha, biraz daha… Biraz daha şişmiş. Derken ‘çat’ diye çatlamış.
İşte böyle çocuklar, dünya böyle sersemlerle dolu: Her bakkal illa han hamam yaptıracak, her küçük çobanın uşakları olacak, herkes kendinde olmayana böyle hayran hayran bakacak… Ondan sonra da ‘çat’ diye çatlayacak. O yüzden sahip olduklarımızla yetinmeli, başkalarını kıskanmamalıyız.
Öküze benzemek isteyen kurbağa masalı da burada bitmiş.