Keklik ve Dağların Sırrı Masalı
Keklik ve Dağların Sırrı Masalı
Bir varmış bir yokmuş, yüksek dağların ardında, yemyeşil vadilerle süslenmiş bir ülkede Kıvırcık adında minicik bir keklik yaşarmış. Kıvırcık diğer kekliklerden farklıymış; o, uçmaktan çok hayal kurmayı severmiş.
Bir gün Kıvırcık, dedesinin anlattığı “Altın Zirve” masalını hatırlamış. Bu zirvenin tepesinde, yalnızca en cesur kuşların duyabileceği bir melodinin çaldığı söylenirmiş. Bu melodiyi duyan kekliklerin kalbine sonsuz huzur dolarmış.
Kıvırcık bu efsaneyi duyunca karar vermiş: “Ne olursa olsun, o melodiyi duymalıyım!” demiş ve sabahın ilk ışığıyla yola koyulmuş. Önce sık ormanlardan geçmiş, sonra soğuk pınarlardan su içmiş, rüzgârla yarışarak tırmanmış da tırmanmış.
Yolda bir tilkiyle karşılaşmış. Tilki ona demiş ki:
— Küçük keklik, neden bu kadar uzaklara gidiyorsun?
Kıvırcık cesurca cevap vermiş:
— Altın Zirve’ye gidiyorum. Kalbimin melodisini duymaya.
Tilki gülmüş ama bir şey demeden çekilmiş.
Günler geçmiş, Kıvırcık yorgun ama umutla zirveye varmış. Tam tepeye bastığında, rüzgâr durmuş, kuşlar susmuş ve bir melodi başlamış: yumuşak, nazik, kalpten gelen bir ezgi… Kıvırcık gözlerini kapatmış ve o an anlamış: Melodi dağın değil, kendisinin içinden geliyormuş. Cesareti, inancı ve yolculuğu sayesinde, kendi kalbinin şarkısını duymayı öğrenmiş.
O günden sonra Kıvırcık, diğer kekliklere de hayallerinin peşinden gitmeyi öğretmiş.
Gökten üç tüy düşmüş: biri sana, biri bana, biri de hayal kuran kekliklere…
Keklik ve Dağların Sırrı Masalı burada bitmiş…