Hazreti Ebu Zer ve Müslüman Olması

Hazreti Ebu Zer ve Müslüman Olması

Hazreti Ebu Zer, Gıfar kabilesinden olup cahiliye devrinde bile putlara tapmayan biriydi. Kendisinin İslam’la şereflenmesini şöyle anlatıyor:

Mekke’de bir zât ortaya çıkmış, kendisinin peygamber olduğunu söylüyormuş, diye bir haber duyunca, Allah Teâlâ, daha o zaman gönlüme İslâm’ın muhabbetini düşürdü. Kardeşim Üneys’e:

-Mekke’ye git ve kendisine semâdan haberler geldiğini söyleyen o zât ile konuş, onun hakkında bana haber getir! dedim.

Kardeşim Üneys, Mekke’ye gitti, onunla buluşup söylediklerini dinledikten sonra yanıma geldi. Ona:

-Ne yaptın? Ne haberler getirdin? diye sordum. Bana:

-Mekke’de bir zâta rastladım ki kendisini Allâh’ın gönderdiğini söylüyor, dedi.

-Peki halk onun hakkında neler söylüyor? diye sordum.

-Şair, kâhin, sihirbaz gibi şeyler söylüyorlar! dedi.

Kardeşim şair bir kimseydi ve şiirden de çok iyi anlardı. O, Hazret-i Peygamber hakkında şöyle dedi:

-Ben kahinlerin sözünü bilirim. O’nun sözleri kâhinlerinkine hiç benzemiyor. O’nun sözlerini şiirin her çeşidiyle karşılaştırdım. Vallahi söylediklerine kimsenin şiir demeye dili varmaz. O, muhakkak doğru bir kimsedir, ona iftirâ edenler ise yalancıdırlar. O, sâdece iyiliği emrediyor, kötülük ve ahlâksızlıktan da nehyediyor. Kardeşimin anlattıklarından tatmin olmamıştım. Hemen azığımı ve su tulumumu yüklenerek Mekke’ye gittim.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘i tanımıyordum, başkasına sormaktan da çekiniyordum. Mescid-i Haram’da beklerken yanıma Hazret-i Ali geldi ve bana:

-Herhalde siz buraların yabancısısınız? dedi.

-Evet! dedim.

-Öyle ise bize misâfir olun! dedi.

 Ali -radıyallâhu anh- ile birlikte evine gittim. Sabah olunca Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-‘i bulmak için tekrar Mescid-i Haram’a gittim. Akşama kadar beklememe rağmen bir haber alamadım. Hz. Ali bana tekrar uğradı ve:

-Siz hâlâ gideceğiniz yeri bulamadınız mı? dedi.

-Hayır! dedim. Ali -radıyallâhu anh-:

-Öyle ise gelin yine bize misâfir olun! dedi.

Evlerine vardığımızda bana:

-Buraya niçin geldin? dedi.

Gizli tutacağına ve bana yol göstereceğine dair söz aldıktan sonra,

-Bize ulaşan habere göre burada bir kimse ortaya çıkmış, kendisinin peygamber olduğunu söylüyormuş. O’nunla buluşup konuşmak için geldim, dedim.

-Gelmekle çok iyi etmişsin! Bu zât Allâh’ın Resûlüdür, hak peygamberdir!

Nihâyet Peygamber -aleyhisselâm-‘ın huzûruna vardık.

Kendisiyle tanıştıktan sonra,

-Yâ Muhammed! Sen insanları neye dâvet ediyorsun? diye sordum. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

-Bir olan ve hiçbir ortağı bulunmayan Allâh’a iman etmeye, putları terk etmeye ve Benim de Allâh’ın Rasûlü olduğuma şehâdet etmeye dâvet ediyorum, buyurdu.

Bana İslâm’ı iyice anlatınca hemen müslüman oldum. Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem- müslüman olmama çok sevindi ve tebessüm ederek:

-Ev Ebû Zerr! Şimdilik bu işi Mekkeliler’den gizli tut ve memleketine dön! buyurdu.

-Yâ Rasûlallah! Ben dinimi açıklamak istiyorum, dedim. Rasûlullâh-sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

-Ben Mekkelilerin sana zarar vermelerinden endişe ediyorum! buyurdu.

-Yâ Rasûlallah! Ben öldürüleceğimi bilsem de bunu muhakkak yapacağım, dedim. Rasûl-i Ekrem Efendimiz sükût etti.

Kureyşlilerin Mescid-i Haram’da toplandıkları bir sırada oraya varıp yüksek sesle:

“Ey Kureyş cemaati! Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlüh” diyerek bağırdım.

Müşrikler:

“-Adam sapıttı! Adam sapıttı! Kalkın yürüyün şu dinden dönmüşün üzerine!” diyerek ayaklandılar ve beni öldüresiye dövdüler. O sırada Allah Rasûlü’nün amcası Abbâs oraya gelip üzerime kapandı ve onlara:

-Yazıklar olsun size, ey Kureyş cemaati! Sizler tüccar insanlarsınız. Ticaret yolunuz, Gifâr kabîlesinden geçmektedir. Yoksa ticaret yolunuzun kesilmesini mi istiyorsunuz? diye bağırınca hepsi başımdan dağıldılar.

Ertesi sabah Mescid-i Harâm’a vardığımda yine aynı hâdise tekerrür etti.

Beni öldü zannedip bıraktılar. Kalkıp Allah Rasûlü’nün yanına vardım. Efendimiz hâlimi görünce bana:

-Ben seni bu işten men etmemiş miydim? buyurdu.

-Yâ Rasûlallah! Bu gönlümün bir arzusuydu, ben de yerine getirdim, dedim. Bir müddet Varlık Nuru’nun yanında kaldım. Daha sonra:

-Ev Allâh’ın Rasûlü! Sen bana bundan sonra ne yapman emredersin? dedim. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem – Sana emrim gelince İslâm’ı kavmine tebliğ et! Ortaya çıktığımızı haber alınca yanıma gel! buyurdular.” (Bk. Bubir Menåkıbu’l-Ensâr, 33; Ahmed, V, 174)

Hazreti Ebu Zer ve Müslüman Olması

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.