Hazreti Salih ve Semud Kavmi Kıssası

Hazreti Salih ve Semud Kavmi Kıssası

Semud Kavmi

Rivayetlere göre Semud kavmi ismini, Nuh’un oğlu Sam’ın neslinden gelen Semud’dan almıştır. Semud ve beraberindekiler, Şam ile Hicaz arasında bulunan Hicr denen yere yerleşmişlerdi. Daha sonra buradan ayrılıp Ad Kavmi’nin bölgesine yerleştiler. Zamanla çoğaldılar ve ikinci Ad olarak anıldılar. Bu kavim refah ve zenginliğe ulaşınca, kendilerinden önce helak olan Ad kavminin günahlarından dolayı helak olduklarını unuttular ve:

“Onlar evlerini kum üzerine yaptıklarından dolayı helak oldular, bizim evlerimiz ise çok sağlam ve asla bir güç bunları yıkamaz,” deyip azgınlıklarında son derece ileri gitmişlerdi. Bunlar Dağları, kayaları oyup, güzel evler ve saraylar inşa ediyor ve bunlarla gururlanıyorlardı.

Bu kavmin Cenda adında bir reisleri vardı. Çok güçlü ve hünerli bir taş ustasıydı. Kavmi ona gidip, kendisinden büyük bir put yapmayı istediler. O da kabul edip bütün hüneriyle öküz, at karışımı bir heykel yaptı. Sonra o heykeli mücevherlerle donattılar ve karşısına geçerek ona secde ettiler. Bu putun ardından Semudlular, birçok put yapmaya devam ettiler. Sonra onlara bir ev yapıp, putlarını bu eve yerleştirdiler. Böylece ilk puthaneyi de inşa etmiş oldular.

Hazreti Salih ve Semud Kavmi Kıssası: Hazreti Salih’in Peygamber Oluşu

Hazreti Salih (as)’da bu kavim arasında yaşıyordu. Kendisi dürüstlüğü, kabiliyet ve iyiliği ile halk içinde sevilen biriydi ama O hiçbir zaman putlara meyletmedi. Salih aleyhiselam 40 yaşına girince Cebrail aleyhiselam Allah’ın (cc) Peygamberlik görevi emrini kendisine iletti.

Tebliğ vazifesiyle görevlendirilen Salih aleyhisselam, kavmini Allah’ın (cc) dinine davet etti. Ancak Salih aleyhiselam’a birkaç kişi dışında tabi olan olmadı. Salih (as)’ı yalancılıkla, büyücülükle itham ettiler.

“Atalarımızın taptıklarını bırakacak değiliz, Senin Allah’ın neden görünmüyor? Görünen Tanrılarımız (putlar) dururken senin görünmeyen Allah’ına (cc) neden inanalım? Biz dururken neden seni peygamber seçti?” gibi ithamlarla Hazreti Salih’i bunalttılar, O da bir süreliğine kavminden ayrıldı.

Aralarına tekrar geri döndüğünde Cenâb-ı Hak, Hazreti Salih’in peygamberlik heybetini onlara gösterdi. Kavmi, onun bu heybetinden dehşete düştü. Salih aleyhisselâm, kavmin reisi olan Cenda’nın yanına gitti. Cenda ise ona:
“Doğru söylüyorsan seni imtihan edeceğiz!” dedi. Herkesin bildiği el-Kâtibe diye bir kaya vardı. Cenda bu kayayı kastederek şöyle dedi:

“Seninle oraya gideceğiz. Senin ilâhın o kayadan, doğurmak üzere olan, kırmızı tüylü, dişi bir deve çıkarsın!. Doğacak yavrusunun rengi de annesinin renginde olsun!”

Kavmi’de alaylı bir şekilde:

“Sütü, yazın serin, kışın sıcak olsun! Bu sütten içen her hasta şifa bulsun, fakir bir kimse içtiğinde, fakirlikten kurtulsun!” dediler. O devirde onlar için en kıymetli deve, kızıl renkli deveydi. Bu sebeple Salih Aleyhisselam’dan kızıl tüylü bir deve istediler. Bütün Semud Kavmi toplandığında Salih aleyhisselam, namaza durdu ve Cenabı Hakk’a dua etti. Kaya büyümeye başladı. Sancılı sesler çıkardı ve içinden kızıl renkli bir deve: ” Lâ ilâhe illallah, Sâlihun Nebiyyullâh” diyerek çıktı.

Bu mucize karşısında Kavmin reisi Cenda, Salih aleyhisselâm’ı alnından öptü ve kavmine şöyle seslendi:

“Ey kavmim! Bu körlük kâfi! Ben, kendisinden başka hiçbir mâbûd olmayan, eşi ve benzeri bulunmayan Allah’a ve O’nun peygamberi Hazret-i Salih’e iman ettim! Böylece Cenda kavminden yüze yakın kişiyle birlikte tevhid akidesini kabul etti. Puthanenin görevlisi ise:

“Sihir olan bir şeye ne çabuk meylediyorsunuz! Ben size daha büyüğünü göstereceğim!” dedi.

Böylece, o yeni iman edecek olanların kalplerini çeldi. Cenda’nın kardeşi de bunlar arasındaydı. Puthane görevlisi, Cenda’nın tacını alıp kardeşinin başına koyarak: “Bundan sonra reisimiz sensin!” dedi.

Buradan ayrılan Cenda, evine gitti ve oradaki bütün putları kırdı. Kendisinin sahip olduğu bütün servetini yeni iman etmiş olanlara dağıttı ve Hazreti Salih’in yardımcısı oldu.

Allah Teâlâ Hazreti Salih’e buyurdu:

“Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret!” (Kamer, 27)

Salih aleyhisselam, devesi için şu ilâhî vahyi bir ölçü olarak koydu ve:

“Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah’ın devesi! Onu bırakın. Allah’ın arzında yesin (içsin). Ona kötü bir niyetle dokunmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar.” (Hud, 64)

“Sâlih: (İşte) bu dişi deve (mûcize)dir. Su içme hakkı (belirli bir gün) onun, belirli günlerde de sizindir. Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azâbı yakalayıverir,” dedi. (Şuarà, 155, 156)

Bu deve iri cüsseli, akıllı ve çok güzel bir deveydi. Yavrusu ile beraber otlar ve Allah’ı tesbih ederdi. Diğer hayvanlar da onun heybetinden korkup kaçardı. Görenler ona hayran kalırdı. Beslenmesi de diğer hayvanlardan farklıydı. Bir günde şehirdeki bütün kuyuların sularını içerdi. Öyle ki diğer hayvanlar içecek su bulamazlardı. Zaten Salih aleyhisselâm suyu taksim etmişti. Suyu bir gün mucize deve, bir gün diğer hayvanlar içerdi. Deve: “Kim süt isterse, gelsin alsın!” derdi. Semudlular da gelir, kaplarını doldurup giderlerdi. Sütünü içen hasta müminler de şifa bulurlardı.

Bu büyük mucize karşısında, âciz kalıp kahrolan kâfirler, deveyi katletmeye niyet ediyorlar, ama bu katlin ardından kendilerine azabın gelmesinden korkuyorlardı. Bu korkuya rağmen Semûd Kavmi’ne mensup iki kadın, sürüleri zarar gördüğü gerekçesiyle bu devenin öldürülmesi için iman etmeyenleri devamlı teşvik ediyorlardı. Bu iki kadından biri Üneyze binti Ganem’di. O, yaşlı bir kadındı, fakat güzel kızları vardı. İkincisi Müheyya isimli hem zengin, hem de güzel bir kadındı. Bu iki kadın da, kâfirlerden bu deveyi öldürmelerini istiyordu. Çünkü onların hayvan sürüleri, Sâlih aleyhisselam’ın devesi su içtiği zaman, susuz kalıyordu.

Müheyva, amcasının oğlu Mısta’yı çağırdı:

“-Bu deveyi öldürürsen, seninle evlenirim ve her şeyim senin olur!” dedi. Mista, bu teklifi kabul etti. Kendisine yardımcı olacak biri gerekiyordu. Yanına bir putperesti buldu: Ona da Üneyze’nin kızları teklif edildi. O da bu kızlardan birini seçerek bu çirkin işi yapmayı kabul etti. Bu iki kişi, yanlarına birkaç kişi daha bularak, dokuz kişi oldular. Devenin öldürülmesi için imansız putperestler arasında propaganda yapıp onları da ikna ettiler. Allah Teâlâ onların durumunu âyette şöyle anlatır:

“O şehirde dokuz kişi (elebaşı) vardı ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı.” (Neml, 48)

Dokuz kişi deveyi öldürmek üzere pusuya yattı. Mısta ok atıp deveyi yaraladı. Diğerleri de devenin üzerine atıldılar:

“Derken o kişiler, deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar.” (A’râf, 77)

Devenin yavrusu korkup dağa kaçtı. Bir rivâyete göre, onu da kesip etini yediler. Salih aleyhisselam, bunu duyunca, çok üzüldü. Devenin yanına gitti ve orada uzun süre ağladı. Kavminin hidayeti için dua etti. Ve daha sonra kavmine gelerek:

“Sâlih dedi ki: Ey kavmim! İyilik dururken, niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah’tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir.” (Neml, 46)

Onlar ise: Ev Sâlih! Eğer sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı getir! dediler.” (A’raf, 77)

“Sâlih, o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben, size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz!” (A’raf, 79)

“(Kavmi, Sâlih’e) şöyle dedi: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık. Sâlih (de): Size çöken uğursuzluk (sebebi), Allah katında (yazılı)’dır. Hayır, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.” (Neml, 47)

Semud Kavminin Helakı / Korkunç Ses ve Zelzele

“Sâlih dedi ki: Yurdunuzda üç gün daha yaşayın, (sonra helâk olacaksınız)! Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi.” (Hud, 65)

Bu üç gün, çarşamba, perşembe ve cuma idi. İlk gün, yüzleri sararacak; ikinci gün kızaracak; üçüncü gün kararacak; dördüncü gün ise helâk olacaklardı. İlk gecenin sabahında acayip haller oldu. Devenin basmış olduğu yerlerden kan fışkırdı. Yapraklar kızardı. Kuyu suyu, kan kırmızı oldu. Bedbahtların yüzleri sapsarı kesildi. Dokuz kişi: “Sâlih bize sihir yapıyor! O’nu ve ailesini öldürelim!” dediler.

“Allah’a and içerek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velisine: Biz (Sâlih) ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz, diyelim.” (Neml, 49)

Bu dokuz kişi, gece olduğunda Sâlih aleyhisselam-‘ı öldürmek için mescide geldiler. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselam’ da, Allah’ın emri ile onları taşlayarak öldürdü. Cenâbı Hak buyurur:

“Onlar böyle bir tuzak kurdular, biz de kendileri farkında olmadan onların planlarını altüst ettik.” (Neml, 50)+

Hz Salih’in Beldeyi Terkedişi:

Bu hâdiseden sonra Sâlih -aleyhisselâm- ve ona iman edenler dört bin kişi beldeyi terk ettiler.

“Emrimiz gelince, Sâlih’i ve onunla beraber îmân edenleri, bizden bir rahmet olarak o günün zilletinden (azaptan) kurtardık. Şüphesiz Rabbin kuvvetlidir, (her şeye) gâlib gelendir.” (Hud, 66)

Mü’minler beldeyi terkettikten sonra ikinci gün, münkirlerin yüzleri kıpkırmızı oldu. Üçüncü gün ise, simsiyah kesildi. Azap ne taraftan gelecek diye etrafa bakar oldular. Hak Teâlâ, Cebrâil’e emretti. O sağlam kayalardan yapılmış muhkem binâların altı üstüne geldi:

“İşte onların, zulümleri yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır.” (Nemi, 52)

Nitekim, Hak tarafından korkunç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen çepeçevre kuşattık. Zalimler topluluğunun canı cehenneme! (Müminin, 41)

“Zulmedenleri, o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.” (Hud, 67)

“Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı. (Hicr, 84)

“Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın! Üzerlerine tek bir ses yolladık da hayvan ağılındaki (çiğnenip ufalanmış) kuru çalılar gibi oluverdiler.” (Kamer, 30, 31)

“Bunun üzerine azap onları yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak gâlib ve engin merhamet sâhibidir.” (Şuara, 158, 159)

Böylece asi bir halk daha, Allah’ın gazabına uğrayıp helak oldu.

Kaynak: Osman Nuri TOPBAŞ’ın ders kitaplarından yararlanılmıştır. Hazreti Salih ve Semud Kavmi Kıssası.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.